Mirora Translation

Bu Yazıyı Cuma Günü Yayınlıyor Olacağız

Bu Yazıyı Cuma Günü Yayınlıyor Olacağız

Pazartesi günkü meetingde brain storming yaparak bu haftanın yazısının “Türkçede Tuhaf Söyleyiş Kalıpları” üzerine yazılmasını kararlaştırdık. Gülşah, gerekli bilgileri (marketingi ccleyerek) yazarımıza iletti. Kendisine konuyla ilgili kısa bir brief de verdi ve deadlinemızı bildirdi. Yazarımızdan da bir confirm maili aldıktan sonra beklemeye başladık. Ancak yazar ne bizim deadlineımıza uyabildi ne de kendisinin verdiği ikinci deadlinea. Kendisini push etmesi için Gülşah’ı assign ettik. Neyse, sonunda yolladı.

Fakat bu ucube şey de ne böyle?

Ne kadar örnekleyebildik bilmiyoruz, fakat şunu bilmenizi isteriz ki bu şekilde konuşmak/yazmak epey zormuş. Ciddi bir emek harcamanız gerekiyor. İyi de tüm bu ve benzeri kelimelerin Türkçe karşılıkları varken, üstelik sonuna “etmek”, “yapmak” yardımcı fiillerini ekleyince hiç de sanıldığı gibi söyleyiş kolaylığı ve zamandan tasarruf sağlamayan bu garip dili neden kullanıyor insanlar? Dahası, nereden geliyor tüm bu acayip kalıplar? Kimler tarafından taşınıyor dilimize?

Çevirmenler mi?

Yok canım, biz de her şeyin altında şu zavallı çevirmenleri arıyoruz!

Bir Düzeltme Yapmamız Gerekiyor:

Neden dille ilgili ve dilin başına gelen her kötü olaydan çevirmenleri sorumlu tutma gibi bir eğilimimiz var? Bu zavallıların tek suçu dille uğraşmaları, onu eğip bükmeleri mi? İyi de bir çevirmen dili böyle mi eğip büker acaba? Yoksa onun imkânlarından faydalanarak, hatta suyunun suyunu sıkarak ulaşabileceği en rafine söyleyişin peşine mi düşer?

Bizce doğru cevap ikincisi. Yahu bu zavallılar metni Türkçeleştirmenin peşinde, işleri başlarından aşkın değilmiş, yetiştirmeleri gereken bir sürü çeviri yokmuş gibi bir de böyle acip bir dil mi icat edecekler?

Etmezler. Tanırız bu zavallıları, ellerinden geldiğince, dilleri döndüğünce Türkçeleştirmeye çalışırlar metinleri. Hatta fazla yerelleştirenlere de rastladık ama Mirora olarak böyle ucube bir dille donatılmış çeviri görmedik daha -iyi ki!

Peki, asıl suçlu kim o zaman?

Açıklıyoruz: Suçlu, bir ikinci dil bilen veya bildiğini sanan veya bir ikinci dilde bir program kullanan, kullanacağı kelimenin Türkçesini bulmak için saniyenin onda birini harcayamayacak kadar “zamanı kıymetli” (veya düpedüz tembel), yanlış batılılaşmacı, özenti plaza çalışanları!

Bu Yazıyı Cuma Günü Yayınlıyor Olacağız